16 Eylül 2007 Pazar

Çocuk ve Resim


İki ayrı ama içeriği ile aynı olan kitaplardan bahsedeceğim. Biri Prof. Dr. Haluk Yavuzer’in “Resimleriyle Çocuk” kitabı, diğeriyse Prof. Dr. Sabiha Paktuna Keskin’in “Çocuk Resimlerindeki Giz-Çöp Çocuk” kitabı.

Çocuğun ilk olarak karalamayla başladığı daha sonra çizdiği şekillere anlam yükleyerek kendini geliştirmesi, kendini ifade edebilmesinin en yalın hali. Bir çocuğa ‘okulunu anlatır mısın?’ ya da ‘aileni anlatır mısın?’ gibi benzer sorular sorulduğunda sözle ifade etmesinin dışında, iç dünyasında algıladığı çevresiyle olan ilişkilerini, çizgileriyle anlatması bize hissettikleri hakkında çok daha fazla ipucu verir. Resim sözün haricinde duygularını da ifade edebilmesine olanak sağlar.

Her iki yazarın da belirttikleri, çocuk, henüz kaleme kağıda yeni aşina olup, yeni yeni çizimler denemeye başlamışken yetişkinlerin bu çizgilere müdahale etmemesi gerektiği. ‘aa öyle kulak olur mu?… bu nasıl burun?... bak şöyle yapacaksın!...’ deyip göstermenin çocuğu körelttiği görüşündeler. Bunun yerine önlerine, bol renkli kalem ve kağıt koyarak, çocukların çok sevdiği bu etkinlikte çizgilerini keşifte, onların özgür bırakılması gerektiği.

Kağıdı kullanış tarzı, renk seçimi, obje küçüklüğü ya da büyüklüğü, kağıtta nerede yer aldığı gibi temel şemalardan yola çıkılarak, bilirkişilerin çocuk hakkındaki ruhsal, duygusal hatta fiziksel yapılarını çözebilmelerine olanak sağlaması, problemli çocuklarda ya da henüz kendini sözle ifade edemeyen çocuklarda ve hatta çok zeki çocuklarda, önemli bir kaynak oluşturması resmin önemini daha da arttırıyor. Bunun yanında, resim çizme ve renklendirme evrelerinde, çocuk beklenen sinyalleri veriyorsa –dikkat, odaklanma gibi..- çocuk hakkında belli kararlar alımında da yardımcı oluyor. Mesela Prof. Dr. Sabiha Paktuna Keskin’in kitabından bir alıntı yapacak olursak;

"...üçüncü yaşın sonuna doğru burun belirir. İnsan figüründe, çocuğun en çok dikkatini çeken baştır. Başta en çok işlenen ise yüzdür. Hatta özenle portre çalışılır. İnsan yüzündeki detayları fark edebilmek dikkat gerektirir. Bu detayları çizmek için sabır göstermek ise dikkat süresinin yeterliliğinin işaretidir. Bu her iki yetenek, yani dikkat ve yeterli dikkat süresi ilerideki akademik başarının ilk yapı taşlarıdır. Öğrenebilmek için çocuğun hem dikkate hem de bir alanda bir süre toplayabilmeye ihtiyacı olacaktır. O nedenle üç yaş, anaokuluna başlamak için iyi bir yaştır..."

diyor.

Prof. Dr. Haluk Yavuzer ‘Resimleriyle Çocuk’ kitabında uzun süren araştırmaları sonucu topladığı resim ve dokümanlarla hem uzmanlara hem ailelere ışık oluyor. Çokça çocuk resminin yer aldığı kitapta, çocukların yaşı da belirtilerek, neler anlatmak istediği örneklerle sunuluyor. Her iki kitap da, çocuk büyütürken, anne babaların ihtiyaç duyacağı cinsten. Çocuklar büyürken onları keşfetmenin sihirli bir yolu gibi..

buradaki yazımdan..

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Anne babalarin cocuklarinin boyama gelisimlerini takip edebilmeleri acisindan yararli cok güzel bir kitap. Dikkat edilmesi gereken en önemli nokt ise cocugun yaptigi resimleri yorumlamya calisip, cocugun ruh halini yorumlamaya (!) calismaktan kacinilmalidir. Bunu ancak b konunun uzmni yapmalidir.
Cocuklarin yaraticiliklarini köreltmek isteyen(!) anne babalar, cocuklari resim yaparken sürekli "Ne ciziyorusun, o ne" Gibi sorular sorup cocuk resmi bitirdikten sonra "Öyle gemi olur mu hic bak suraya sunu cizeceksin" diyebilirler. Hatta yaraticiligi köreltmenin en kolay(!) yollarindan birisi cocugun sadece boyama kitaplarini boyamasini saglayip, sablonlarla sekiller cizdirsinler. Bu sekilde yaraticilik ve fantesi kücük yaslarda körelmis(!) olur..
Sevgilerimle:)
Nil Tuncali

gece dedi ki...

çok haklısın nil. biz evde genelde serbest çalışıyoruz. zaten defter ve kalemlerine bizleri yaklaştırmadıklarından (bu en başından beri böleydi, ne şarkı söylerken ne de başka birşeyle meşgulken işlerine karışılsın istemiyorlar)şu şöyle olur böyle olur gibi bi durumumuz yok, zaten böyle bir talebimiz de yok ancak yuvada sınırlı boyamayı öğrensinler diye bu tip boyama kitaplarından çıkarılmış şekilleri sıkça boyattırıyorlar. biz evde durumu telafi ediyoruz serbest resimler yaparak.

çınar yuvaya ilk başladığında koca bir kağıdı lacivert ve siyahla karalıyordu, defteri alıp okulun pedagoguna götürdüm. bu geçici bir durum dedi, şimdi bir değişiklik yaşıyor bunu yansıtıyor olabilir, geçmezse değerlendirelim dedi. nitekim üç-dört gün sonra geçti. ben çocukların birşekilde duygu sinyallerini bu şekilde iletmelerini iyi buluyorum ama dediğin gibi bizler değil ir bilen kişiye yorumlatmak gerekiyor.

her iki kitapta da ufak ipuçları var. bu yüzden güzel. en azından renkler ve karalamada nir bilene başvurulması gerektiğini anlatıyor.

teşekkürler nil :)