30 Eylül 2007 Pazar

Bazı uzmanlar çocuklara altı yaşına kadar masal okunmasını sakıncalı buluyorlar, bunun yerine hikaye kitaplarının tercih edilmesi gerektiğini savunuyorlar. Bazı uzmanlar ise bunun önemli olmadığını düşünüyor ve masal ya da hikaye fark etmeyeceğini, çocukların kitabı sevdirme de ikisinin de önemli olduğu görüşündeler.

Masallarda geçen periler, devler, cinler, kötü kalpli cadılar yani gerçeküstü kişiler ve genelde bu karakterlerle örülmüş sonu iyi biten gerçeküstü olay kurguları hakimdir. Hayal mahsulü olan masalların altı yaş altı çocuklara okunmamasını kendi hayal güçlerini engelleyeceği ve bu yaratıkları gerçeklerden ayırt edemeyecekleri için korkacaklarını düşünen çocuk gelişim uzmanlarının önerisi, çocuğun günlük hayatından kesitler sunan hikayeler okumak. Böylece kendi yaşadıklarını kitapta da görmüş olacak ve eğer bir ders ya da anlam çıkarması gerekiyorsa bunu daha kolay kavrayabilecek.

Kırmızı başlıklı kız masalındaki, kurdun büyük anneyi yiyip daha sonra karnının yarılıp büyükannenin dışarı çıkarılması, çizmeli kedide, kedinin entrikalarıyla sahibini prensesle evlenmesini sağlaması ya da pamuk prenseste, prensesin kalbinin çıkarılıp kötü kalpli üvey anneye sunulması.. gibi masalların
gerçekten çocukları korkutmaktan başka bir işe yaramayacağını düşünenlerdenim ben de. Ancak konuşturulan hayvanların olduğu ya da masalımsı öykü de herhangi bir korkutucu faktör olmayan, çocuğun hayal dünyasına ket vurmayıp aksine ufkunu açabilecek, eğlenceli, gerçeküstü masallar da mevcut. Ben onlardan ikisini tanıtmak istiyorum şimdi. Redhouse Kidz Çocuk Kitaplarından çıkan Marisa Nuñez’in “Çikolata” ile Carmen Gil’in “Bütün Gün Esneyen Prenses” masal kitaplarını.

Çikolata isimli su aygırı Afrika ormanlarında kendi gibilerle ve en yakın arkadaşı olan maymun Çitlembik’le yaşar. Mutlu bir hayatları vardır. Çitlembik bir gün kulağına dayadığı aygıtla şehirden gelen sesleri dinlerken ‘şehirde herkesin kullanabileceği banyolar varmış” haberini çikolataya iletir. Bunun üzerine çikolata, ertesi gün elinde valiziyle şehrin yolunu tutar. Çıplak olduğu için çok dikkat çektiğini düşünüp şehirdekiler gibi giysi giymesi gerektiğine karar verir, üzerine kıyafetler alır. Çok acıkan çikolata bir restorana girip 20 tabak yeşil soslu sarı samanla 11 litre soda içer. Banyolara gider ve o gece otelde konaklar;



Çikolata o gece
üç yıldızlı bir otelde kaldı.
Yatak biraz fazla yumuşaktı,
geceliği de fazla kısa,
otelin tabelasının gördüğü yıldızların dışında
yıldız da kalmamıştı;
ama rüyasında ormanı ve gölü gören
Çikolata için o gece harikaydı.


Ertesi gün yaşadığı yere döner. Arkadaşlarıyla beraber çamur banyosu yapmaya giderler ve bunun dünyanın en güzel banyosu olduğuna karar verirler.

Pastel renkli resimleri, hikayenin iyimser sevecenliği çok güzel. Çocukların ve onlara bu kitapları okuyan bizlerin seveceğini düşünüyorum..
-*-*-*-

‘Bütün Gün Esneyen Prenses’te ise adından da anlaşılacağı gibi esnemesi hiç bitmeyen bir prenses konu ediliyor. Bütün gün esneyen prenses için, altın taçlı kral her çareyi düşünür. Karnının aç olacağını 'bu yüzden mi esniyor acaba' diye düşünüp İtalya'dan dondurma, Tayland'dan çekirge kızartması getirtir, işe yaramaz. Uykusu mu var acaba diye düşünür, kuştüyünden yataklar hazırlatır, onu eğlendirmesi için sarı fil getirtir, hiç biri işe yaramaz. Prenses esnemeye devam eder, esnemek bulaşıcı olduğu için kral, kraliçe ve bakanlar, hatta bahçıvanın kedisi ile köpeği bile hep esner. Prenses bir gün gezintiye çıktığında uşağın oğluyla arkadaş olur ve onunla bir prensesin oynaması yasak olan oyunların hepsini oynar. Esnemesi geçer. Artık kral, kraliçe ve bakanlar hatta bahçıvanın kedisi ile köpeği bile esnemiyordur. Prenses bile olsa, bir insanın kalbini ancak iyi bir arkadaşın mutlu edeceğini anlatan kitap, sıra dışı prenses çizgileriyle, stilize çiçek desenleriyle ve pastel renklerle resmedilmiş. Aynı zamanda İspanya Kültür Bakanlığı tarafından Resimli Çocuk Kitabı dalında ikincilik ödülü almış. Çok güzel. Saklanası kitaplardan..

Prenses esnemeye son vermişti.
Kral, kraliçe ve bakanlar…
hatta bahçıvanın kedisi ile köpeği de
esnemeyi kesmişti!
Prensesleri
ne İtalya’nın dondurması,
ne kuştüyü döşekler,
ne de sarı filler mutlu edebilir.
Bir insanın kalbini,
ancak iyi bir arkadaş aydınlatabilir.


buradaki yazımdan..

16 Eylül 2007 Pazar

Çocuk ve Resim


İki ayrı ama içeriği ile aynı olan kitaplardan bahsedeceğim. Biri Prof. Dr. Haluk Yavuzer’in “Resimleriyle Çocuk” kitabı, diğeriyse Prof. Dr. Sabiha Paktuna Keskin’in “Çocuk Resimlerindeki Giz-Çöp Çocuk” kitabı.

Çocuğun ilk olarak karalamayla başladığı daha sonra çizdiği şekillere anlam yükleyerek kendini geliştirmesi, kendini ifade edebilmesinin en yalın hali. Bir çocuğa ‘okulunu anlatır mısın?’ ya da ‘aileni anlatır mısın?’ gibi benzer sorular sorulduğunda sözle ifade etmesinin dışında, iç dünyasında algıladığı çevresiyle olan ilişkilerini, çizgileriyle anlatması bize hissettikleri hakkında çok daha fazla ipucu verir. Resim sözün haricinde duygularını da ifade edebilmesine olanak sağlar.

Her iki yazarın da belirttikleri, çocuk, henüz kaleme kağıda yeni aşina olup, yeni yeni çizimler denemeye başlamışken yetişkinlerin bu çizgilere müdahale etmemesi gerektiği. ‘aa öyle kulak olur mu?… bu nasıl burun?... bak şöyle yapacaksın!...’ deyip göstermenin çocuğu körelttiği görüşündeler. Bunun yerine önlerine, bol renkli kalem ve kağıt koyarak, çocukların çok sevdiği bu etkinlikte çizgilerini keşifte, onların özgür bırakılması gerektiği.

Kağıdı kullanış tarzı, renk seçimi, obje küçüklüğü ya da büyüklüğü, kağıtta nerede yer aldığı gibi temel şemalardan yola çıkılarak, bilirkişilerin çocuk hakkındaki ruhsal, duygusal hatta fiziksel yapılarını çözebilmelerine olanak sağlaması, problemli çocuklarda ya da henüz kendini sözle ifade edemeyen çocuklarda ve hatta çok zeki çocuklarda, önemli bir kaynak oluşturması resmin önemini daha da arttırıyor. Bunun yanında, resim çizme ve renklendirme evrelerinde, çocuk beklenen sinyalleri veriyorsa –dikkat, odaklanma gibi..- çocuk hakkında belli kararlar alımında da yardımcı oluyor. Mesela Prof. Dr. Sabiha Paktuna Keskin’in kitabından bir alıntı yapacak olursak;

"...üçüncü yaşın sonuna doğru burun belirir. İnsan figüründe, çocuğun en çok dikkatini çeken baştır. Başta en çok işlenen ise yüzdür. Hatta özenle portre çalışılır. İnsan yüzündeki detayları fark edebilmek dikkat gerektirir. Bu detayları çizmek için sabır göstermek ise dikkat süresinin yeterliliğinin işaretidir. Bu her iki yetenek, yani dikkat ve yeterli dikkat süresi ilerideki akademik başarının ilk yapı taşlarıdır. Öğrenebilmek için çocuğun hem dikkate hem de bir alanda bir süre toplayabilmeye ihtiyacı olacaktır. O nedenle üç yaş, anaokuluna başlamak için iyi bir yaştır..."

diyor.

Prof. Dr. Haluk Yavuzer ‘Resimleriyle Çocuk’ kitabında uzun süren araştırmaları sonucu topladığı resim ve dokümanlarla hem uzmanlara hem ailelere ışık oluyor. Çokça çocuk resminin yer aldığı kitapta, çocukların yaşı da belirtilerek, neler anlatmak istediği örneklerle sunuluyor. Her iki kitap da, çocuk büyütürken, anne babaların ihtiyaç duyacağı cinsten. Çocuklar büyürken onları keşfetmenin sihirli bir yolu gibi..

buradaki yazımdan..

4 Eylül 2007 Salı

Sevimli Hayvanlar / Gün Yayıncılık


bu kitaplar minicik. yaklaşık 7 x 7 cm ebadında. bizde "arkadaşım midilli" ve "arkadaşım fil" var. kartona baskı, resimler fena değil. uzun uzun hikayesi yok ama çocuğa soru sorup içine dahil edip kendini sevdirme özelliğine sahip :) tıpkı peluş oyncaklarla yatar gibi her gece yastığının altına konup yatılabilecek cinsten ki nitekim tecrübeyle sabittir. :)

midilli şöyle başlıyor lafa, ben senin arkadaşınım, hadi bana bir isim koy.. seni gezdirebilirim, saman yer, su içerim vs.. filde de yaşamını, erkek kuzenlerinin onlardan belli bir zaman sonra ayrılışını kısacık cümlelerle anlatıyor. çocuklar sevdiğinden midir bilmem ben de bayılıyorum bu minyatür kitaplara.

1,5 liraya almıştım her birini, bence bulursanız hemen siz de alın :)

3 Eylül 2007 Pazartesi

Cemile / Kaknüs Çocuk Yayınları


cemile serisinden 4 kitabımız var. ilkini isteyerek, diğer ikisini okumadan, sonuncusunu da çocukların ısrarlarına dayanamayarak aldım. cemile'de resimleme tekniği ve renk kullanımı çok iyi, ancak seçilen konular ve dolaylı anlatımını ben hiç beğenmedim.

mesela bendeki kitaplardan biri olan "cemile-annemle babam bana kızmamış"da boşanmayı ele alıyor. cemilenin arkadaşının boşanıyor olan anne babası yüzünden çocuk kendini sorumlu hissediyor, sonra cemile evde bir duvarı kirlettiği için anne babasının boşanacağını düşünüyor, boşanmadıklarında buna böyle birşeyin sebep olmayacağını kestirip, arkadaşını da annen-baban senin yüzünden boşanmadı diye teselliye gidiyor. bu "karakter eğitimi" serisi 3 yaş sonrası çocuklara hitap ediyor. anne babası boşanmış çocukların yani boşanma eylemini tanıyan, bilen çocukların bu konuya aşinalığından belki faydalı olabileceği düşünülmüş olabilir ancak hiç bilmeyen çocukların akıllarına hiç yoktan böyle bir konuyu sokmak, üzerine sorular sormasını sağlamak çok gereksiz. bu resimlere çok daha güzel bir hikaye yazılabilirdi.

aynı zamanda "cemile-doktora gidiyor"da, doktora giderse aşı olmasının karşılığında doktorun kendine şeker vereceği (aşı olmanın gerekliliklerinin anlatılmayıp da rüşvete teşvikini) konu ediliyor. "cemile-parka gidiyor" ve "cemile-okula dönüyor" un konuları gereksizce uzatılıp, aslında çok ders vermek istiyormuş da ama hiç vermeseymiş daha güzel olurmuş duygusunu yaratıyor. ve hepsinde olan ortak özellik çok dolaylı cümle kullanılması. yalnız resimleri çocuklar tarafından çok dikkat çekici ve şık olduğundan almayı cazip kılan bir özelliği. biz üzerine yeni hikayeler uydurarak okumayı tercih ediyoruz şimdilik. velhasıl ben sevemedim ama sevenler varmış :)

her biri 3,5 lira. serinin tamamı alındığında indirim var.