3 Ekim 2007 Çarşamba

Teşekkür..

Teşekkürler Çocuk Sevgisi..

30 Eylül 2007 Pazar

Bazı uzmanlar çocuklara altı yaşına kadar masal okunmasını sakıncalı buluyorlar, bunun yerine hikaye kitaplarının tercih edilmesi gerektiğini savunuyorlar. Bazı uzmanlar ise bunun önemli olmadığını düşünüyor ve masal ya da hikaye fark etmeyeceğini, çocukların kitabı sevdirme de ikisinin de önemli olduğu görüşündeler.

Masallarda geçen periler, devler, cinler, kötü kalpli cadılar yani gerçeküstü kişiler ve genelde bu karakterlerle örülmüş sonu iyi biten gerçeküstü olay kurguları hakimdir. Hayal mahsulü olan masalların altı yaş altı çocuklara okunmamasını kendi hayal güçlerini engelleyeceği ve bu yaratıkları gerçeklerden ayırt edemeyecekleri için korkacaklarını düşünen çocuk gelişim uzmanlarının önerisi, çocuğun günlük hayatından kesitler sunan hikayeler okumak. Böylece kendi yaşadıklarını kitapta da görmüş olacak ve eğer bir ders ya da anlam çıkarması gerekiyorsa bunu daha kolay kavrayabilecek.

Kırmızı başlıklı kız masalındaki, kurdun büyük anneyi yiyip daha sonra karnının yarılıp büyükannenin dışarı çıkarılması, çizmeli kedide, kedinin entrikalarıyla sahibini prensesle evlenmesini sağlaması ya da pamuk prenseste, prensesin kalbinin çıkarılıp kötü kalpli üvey anneye sunulması.. gibi masalların
gerçekten çocukları korkutmaktan başka bir işe yaramayacağını düşünenlerdenim ben de. Ancak konuşturulan hayvanların olduğu ya da masalımsı öykü de herhangi bir korkutucu faktör olmayan, çocuğun hayal dünyasına ket vurmayıp aksine ufkunu açabilecek, eğlenceli, gerçeküstü masallar da mevcut. Ben onlardan ikisini tanıtmak istiyorum şimdi. Redhouse Kidz Çocuk Kitaplarından çıkan Marisa Nuñez’in “Çikolata” ile Carmen Gil’in “Bütün Gün Esneyen Prenses” masal kitaplarını.

Çikolata isimli su aygırı Afrika ormanlarında kendi gibilerle ve en yakın arkadaşı olan maymun Çitlembik’le yaşar. Mutlu bir hayatları vardır. Çitlembik bir gün kulağına dayadığı aygıtla şehirden gelen sesleri dinlerken ‘şehirde herkesin kullanabileceği banyolar varmış” haberini çikolataya iletir. Bunun üzerine çikolata, ertesi gün elinde valiziyle şehrin yolunu tutar. Çıplak olduğu için çok dikkat çektiğini düşünüp şehirdekiler gibi giysi giymesi gerektiğine karar verir, üzerine kıyafetler alır. Çok acıkan çikolata bir restorana girip 20 tabak yeşil soslu sarı samanla 11 litre soda içer. Banyolara gider ve o gece otelde konaklar;



Çikolata o gece
üç yıldızlı bir otelde kaldı.
Yatak biraz fazla yumuşaktı,
geceliği de fazla kısa,
otelin tabelasının gördüğü yıldızların dışında
yıldız da kalmamıştı;
ama rüyasında ormanı ve gölü gören
Çikolata için o gece harikaydı.


Ertesi gün yaşadığı yere döner. Arkadaşlarıyla beraber çamur banyosu yapmaya giderler ve bunun dünyanın en güzel banyosu olduğuna karar verirler.

Pastel renkli resimleri, hikayenin iyimser sevecenliği çok güzel. Çocukların ve onlara bu kitapları okuyan bizlerin seveceğini düşünüyorum..
-*-*-*-

‘Bütün Gün Esneyen Prenses’te ise adından da anlaşılacağı gibi esnemesi hiç bitmeyen bir prenses konu ediliyor. Bütün gün esneyen prenses için, altın taçlı kral her çareyi düşünür. Karnının aç olacağını 'bu yüzden mi esniyor acaba' diye düşünüp İtalya'dan dondurma, Tayland'dan çekirge kızartması getirtir, işe yaramaz. Uykusu mu var acaba diye düşünür, kuştüyünden yataklar hazırlatır, onu eğlendirmesi için sarı fil getirtir, hiç biri işe yaramaz. Prenses esnemeye devam eder, esnemek bulaşıcı olduğu için kral, kraliçe ve bakanlar, hatta bahçıvanın kedisi ile köpeği bile hep esner. Prenses bir gün gezintiye çıktığında uşağın oğluyla arkadaş olur ve onunla bir prensesin oynaması yasak olan oyunların hepsini oynar. Esnemesi geçer. Artık kral, kraliçe ve bakanlar hatta bahçıvanın kedisi ile köpeği bile esnemiyordur. Prenses bile olsa, bir insanın kalbini ancak iyi bir arkadaşın mutlu edeceğini anlatan kitap, sıra dışı prenses çizgileriyle, stilize çiçek desenleriyle ve pastel renklerle resmedilmiş. Aynı zamanda İspanya Kültür Bakanlığı tarafından Resimli Çocuk Kitabı dalında ikincilik ödülü almış. Çok güzel. Saklanası kitaplardan..

Prenses esnemeye son vermişti.
Kral, kraliçe ve bakanlar…
hatta bahçıvanın kedisi ile köpeği de
esnemeyi kesmişti!
Prensesleri
ne İtalya’nın dondurması,
ne kuştüyü döşekler,
ne de sarı filler mutlu edebilir.
Bir insanın kalbini,
ancak iyi bir arkadaş aydınlatabilir.


buradaki yazımdan..

16 Eylül 2007 Pazar

Çocuk ve Resim


İki ayrı ama içeriği ile aynı olan kitaplardan bahsedeceğim. Biri Prof. Dr. Haluk Yavuzer’in “Resimleriyle Çocuk” kitabı, diğeriyse Prof. Dr. Sabiha Paktuna Keskin’in “Çocuk Resimlerindeki Giz-Çöp Çocuk” kitabı.

Çocuğun ilk olarak karalamayla başladığı daha sonra çizdiği şekillere anlam yükleyerek kendini geliştirmesi, kendini ifade edebilmesinin en yalın hali. Bir çocuğa ‘okulunu anlatır mısın?’ ya da ‘aileni anlatır mısın?’ gibi benzer sorular sorulduğunda sözle ifade etmesinin dışında, iç dünyasında algıladığı çevresiyle olan ilişkilerini, çizgileriyle anlatması bize hissettikleri hakkında çok daha fazla ipucu verir. Resim sözün haricinde duygularını da ifade edebilmesine olanak sağlar.

Her iki yazarın da belirttikleri, çocuk, henüz kaleme kağıda yeni aşina olup, yeni yeni çizimler denemeye başlamışken yetişkinlerin bu çizgilere müdahale etmemesi gerektiği. ‘aa öyle kulak olur mu?… bu nasıl burun?... bak şöyle yapacaksın!...’ deyip göstermenin çocuğu körelttiği görüşündeler. Bunun yerine önlerine, bol renkli kalem ve kağıt koyarak, çocukların çok sevdiği bu etkinlikte çizgilerini keşifte, onların özgür bırakılması gerektiği.

Kağıdı kullanış tarzı, renk seçimi, obje küçüklüğü ya da büyüklüğü, kağıtta nerede yer aldığı gibi temel şemalardan yola çıkılarak, bilirkişilerin çocuk hakkındaki ruhsal, duygusal hatta fiziksel yapılarını çözebilmelerine olanak sağlaması, problemli çocuklarda ya da henüz kendini sözle ifade edemeyen çocuklarda ve hatta çok zeki çocuklarda, önemli bir kaynak oluşturması resmin önemini daha da arttırıyor. Bunun yanında, resim çizme ve renklendirme evrelerinde, çocuk beklenen sinyalleri veriyorsa –dikkat, odaklanma gibi..- çocuk hakkında belli kararlar alımında da yardımcı oluyor. Mesela Prof. Dr. Sabiha Paktuna Keskin’in kitabından bir alıntı yapacak olursak;

"...üçüncü yaşın sonuna doğru burun belirir. İnsan figüründe, çocuğun en çok dikkatini çeken baştır. Başta en çok işlenen ise yüzdür. Hatta özenle portre çalışılır. İnsan yüzündeki detayları fark edebilmek dikkat gerektirir. Bu detayları çizmek için sabır göstermek ise dikkat süresinin yeterliliğinin işaretidir. Bu her iki yetenek, yani dikkat ve yeterli dikkat süresi ilerideki akademik başarının ilk yapı taşlarıdır. Öğrenebilmek için çocuğun hem dikkate hem de bir alanda bir süre toplayabilmeye ihtiyacı olacaktır. O nedenle üç yaş, anaokuluna başlamak için iyi bir yaştır..."

diyor.

Prof. Dr. Haluk Yavuzer ‘Resimleriyle Çocuk’ kitabında uzun süren araştırmaları sonucu topladığı resim ve dokümanlarla hem uzmanlara hem ailelere ışık oluyor. Çokça çocuk resminin yer aldığı kitapta, çocukların yaşı da belirtilerek, neler anlatmak istediği örneklerle sunuluyor. Her iki kitap da, çocuk büyütürken, anne babaların ihtiyaç duyacağı cinsten. Çocuklar büyürken onları keşfetmenin sihirli bir yolu gibi..

buradaki yazımdan..

4 Eylül 2007 Salı

Sevimli Hayvanlar / Gün Yayıncılık


bu kitaplar minicik. yaklaşık 7 x 7 cm ebadında. bizde "arkadaşım midilli" ve "arkadaşım fil" var. kartona baskı, resimler fena değil. uzun uzun hikayesi yok ama çocuğa soru sorup içine dahil edip kendini sevdirme özelliğine sahip :) tıpkı peluş oyncaklarla yatar gibi her gece yastığının altına konup yatılabilecek cinsten ki nitekim tecrübeyle sabittir. :)

midilli şöyle başlıyor lafa, ben senin arkadaşınım, hadi bana bir isim koy.. seni gezdirebilirim, saman yer, su içerim vs.. filde de yaşamını, erkek kuzenlerinin onlardan belli bir zaman sonra ayrılışını kısacık cümlelerle anlatıyor. çocuklar sevdiğinden midir bilmem ben de bayılıyorum bu minyatür kitaplara.

1,5 liraya almıştım her birini, bence bulursanız hemen siz de alın :)

3 Eylül 2007 Pazartesi

Cemile / Kaknüs Çocuk Yayınları


cemile serisinden 4 kitabımız var. ilkini isteyerek, diğer ikisini okumadan, sonuncusunu da çocukların ısrarlarına dayanamayarak aldım. cemile'de resimleme tekniği ve renk kullanımı çok iyi, ancak seçilen konular ve dolaylı anlatımını ben hiç beğenmedim.

mesela bendeki kitaplardan biri olan "cemile-annemle babam bana kızmamış"da boşanmayı ele alıyor. cemilenin arkadaşının boşanıyor olan anne babası yüzünden çocuk kendini sorumlu hissediyor, sonra cemile evde bir duvarı kirlettiği için anne babasının boşanacağını düşünüyor, boşanmadıklarında buna böyle birşeyin sebep olmayacağını kestirip, arkadaşını da annen-baban senin yüzünden boşanmadı diye teselliye gidiyor. bu "karakter eğitimi" serisi 3 yaş sonrası çocuklara hitap ediyor. anne babası boşanmış çocukların yani boşanma eylemini tanıyan, bilen çocukların bu konuya aşinalığından belki faydalı olabileceği düşünülmüş olabilir ancak hiç bilmeyen çocukların akıllarına hiç yoktan böyle bir konuyu sokmak, üzerine sorular sormasını sağlamak çok gereksiz. bu resimlere çok daha güzel bir hikaye yazılabilirdi.

aynı zamanda "cemile-doktora gidiyor"da, doktora giderse aşı olmasının karşılığında doktorun kendine şeker vereceği (aşı olmanın gerekliliklerinin anlatılmayıp da rüşvete teşvikini) konu ediliyor. "cemile-parka gidiyor" ve "cemile-okula dönüyor" un konuları gereksizce uzatılıp, aslında çok ders vermek istiyormuş da ama hiç vermeseymiş daha güzel olurmuş duygusunu yaratıyor. ve hepsinde olan ortak özellik çok dolaylı cümle kullanılması. yalnız resimleri çocuklar tarafından çok dikkat çekici ve şık olduğundan almayı cazip kılan bir özelliği. biz üzerine yeni hikayeler uydurarak okumayı tercih ediyoruz şimdilik. velhasıl ben sevemedim ama sevenler varmış :)

her biri 3,5 lira. serinin tamamı alındığında indirim var.

22 Ağustos 2007 Çarşamba

Yetenekli Çocuğun Dramı - Alice Miller / Arion


başucu kitaplarımdan biridir. klasik ana-babaya öğretiler tarzında bir kitap değil. çoğu psikiyatristle düşünceleri çatışmış, ömrünü bu işe vermiş bir psikanalist alice miller. meslek hayatı boyunca gözlemlediği hastalarından ya da gündelik hayattan örneklerle, yetişkin çocuğun profilini çizmiş.

çocuğuma karşı şöyle davranmalıyım reçetelerinden ziyade, okuyanın kendi çocukluğunu düşündürmeye, sebep-sonuç ilişkileri kullanmaya yönlendiriyor. ilginç tespitleri ve daha evvel hastalarıyla yaptığı terapilerden örnekler var.


kitapta altı çizilesi çok yer var, daha evvel alıntıladığım bir bölümü;

Çocuğun küçük düşürülmesi, zayıflığın aşağılanması bizi nereye götürür?

Gündelik yaşamdan örnekler

Bir tatil sırasında “aşağılama” üzerine düşünüyor ve daha önce bununla ilgili olarak almış olduğum notları gözden geçiriyordum. Herhalde bu konu üzerinde duyarlılığımın artmasından dolayı olacak ki, görünüşte dikkat çekici bir yanı olmayan, gündelik sayılan ve sıkça tekrarlanan bir olayı genelde olduğundan daha güçlü bir biçimde yaşadım. Düşüncelerimi bu olayı aktararak açıklamaya başlamak istiyorum; çünkü çalışmalarım sırasında vardığım bazı görüşleri ve sonuçları bu olayda kişilerin özel yaşamlarına değinme tehlikesi olmadan ortaya koyabileceğimi sanıyorum.

Yer bir tatil kasabası. Bir gezinti yapıyordum, önümde genç evli bir çift yürüyordu. Uzun boylu bir anne, uzun boylu bir baba ve yanlarında mızırdanarak koşturan iki yaşlarında bir erkek çocuğu. (bizler bu tür olayları hep yetişkinlerin açısından görme alışkanlığındayız, fakat bu olayı burada çocuğun bakış açısından yaşanmış olarak betimleyeceğim.) anne ve baba az önce bir büfeden hazır dondurmalardan almışlardı ve ikisi de dondurmalarını sapından tutmuş, keyifle yalayarak yiyorlardı. Küçük oğlan da böyle bir dondurma isteyince annesi yumuşak bir sesle ona bir açıklama yaptı: “gel, benim dondurmamdan bir ısırık alabilirsin. Bunun hepsini yiyemezsin. Bu senin için çok fazla ve çok da soğuk bir şey.” Fakat çocuk bir ısırık almaya razı olmadı ve elini annesinin dondurmasının sapına doğru uzatıp annesinin elinden almak isteyince anne dondurmayı geri çekti. Çocuk acı acı ağlamaya başladı ve bu defa babasına yöneldi; aynı şeyi baba ile de tekrarladı: “ al ufaklık” dedi babası sevgi dolu bir tavırla “benimkinden bir ısırık al”. Çocuk “hayır, hayır, hayır” diye bağırarak ve ağlayarak birkaç metre ileri koştu, bir şeylerle oyalanmaya çalıştı, fakat geri dönerek ana/babasının önünde dikilip gözlerini onların dondurmalarına dikti; bir yandan ağlayarak üzgün ve kıskanç bakışlarla onların dondurma yiyişini izledi. Anne ve baba dondurmalarını ısırması için ağzına doğru hep yeniden uzatıyor, çocuk ufacık eliyle dondurmanın sapına doğru atak yapıyor ve o zaman yetişkin eli hızla dondurma ile birlikte geriye çekiliyordu.

Bu böyle sürdükçe çocuk sesini giderek yükselterek gürültüyle ağlıyor ve o sesini yükselttikçe de ana/baba daha çok kahkaha atıyorlardı. Aslında niyetleri bu kahkahalarıyla çocuğu neşelendirmek, olayı şakalaşmaya dönüştürmekti. “Ağlayacak ne var? Alt tarafı bir dondurma. Şu dondurma için yaptıklarına bak”. Bir ara çocuk sırtını ana/babaya dönüp yolun ortasına, yere oturdu ve yerden aldığı ufak çakıl taşlarını omzunun üzerinden arkaya annesine doğru fırlatmaya başladı. Sonra birden ayağa kalkıp geri döndü ve huzursuz bir ifadeyle ana babasının hala arkasında olup olmadığına baktı. Baba dondurmasını tümüyle yiyip bitirdikten sonra sapını çocuğa uzattı ve yürümeye başladı. Çocuk istekle tahta parçasını yalamaya girişti, sonra durup onu inceledikten sonra fırlatıp attı. Eğilip yeniden almak istedi, vazgeçti ve boğazından düş kırıklığı ile dolu derin yalnız bir hıçkırık yükselerek küçük bedenini sarstı. Sonra çocuk sustu ve uslu uslu ana/babasının peşinden yürümeye koyuldu.


Yetenekli çocuğun dramı/Alice Miller
syf. 87-88


-------------

yazarın düşüncelerini biraz kırparak yazdım.


Çocuğun “oral içgüdü isteğinin” engellenmediğini görüyordum, çünkü böyle olsaydı ana/babasının dondurmalarından sunulan ısırıkları alırdı, gücenmesi ve sinirlenmesi bundan değildi. Ana/babası sapı aynen başkalarının yaptığı gibi elinde tutup yemek istemesini anlamamışlar, ayrıca ona bu yüzden gülmüşler, “büyükler gibi yapmak isteme” ihtiyacı ile eğlenmişlerdi. O kararlı davrandıkları için gurur duyan, üstelikte birbirleriyle tam bir dayanışma içinde olan iki devin karşısında acıyla yapayalnız durarak ve henüz “hayır”dan başka bir şey diyemeyerek, daha doğru dürüst konuşamadığı için isteklerini (son derece belirgin olan) vücut hareketleri ile iletmeye çalışmış fakat ana/babasının kendisini anlamalarını sağlayamamıştı… İsteklerine tercüman olacak bir avukatı da yoktu. Aslında bir çocuğun bir duvarın önünde durur gibi kendinden çok daha güçlü iki yetişkinin karşısında durması büyük bir adaletsizliktir; çocuktan babayı anaya, anayı babaya şikayet etme hakkını esirgediğimiz zaman buna “terbiyede tutarlılık” adını vermekteyiz.

Kendimize bu ana/babasının neden bu kadar empatiden yoksun biçimde davrandıklarını sorabiliriz. Neden bunlardan birinin aklına dondurmasını çabucak bitirmek, hatta dondurmanın çoğunu atıp az bir kısmını sapıyla birlikte çocuğa bırakmak gelmedi? Neden ikisi de gülerek dondurmalarını yavaş yavaş bitirdiler ve çocuğun apaçık çaresizliği karşısında bundan etkilenmemiş gibi görünmeye çalıştılar? Bunlar kötü veya soğuk bir ana/baba değildi, baba çocuğuna çok sevecen bir tavırla konuşmuştu. Buna rağmen ikisi de –en azından benim onları gözlemlediğim süre içinde- empatiden yoksun davranış sergilemişlerdi.

O halde sorun neydi? Biz bu anne ile babayı zayıf birini bulunca kendini onun yanında daha güçlü hisseden, için için güvensiz ve çocuk kalmış kişiler olarak görme duyarlılığını gösterebilirsek sorun açıklanmış olur… örneğin korktuğu zaman kendisiyle “amma da yaptın, bunda korkulacak ne var” gibi sözlerle alay edilmeyen çocuk var mıdır? Çocuk korkuları bu şekilde alaya alındığı zaman kendini aşağılanmış hisseder ve utanır, çünkü tehlikeyi gereğince değerlendirememiştir: ve o da ilk fırsatta aynısını yaparak bu duyguları kendinden daha küçük olan başka bir çocuğa geçirir… bu olayda –büyük olasılıkla- ana/babanın yaptığı da aynen buydu.

…………..

Örneğimizdeki küçük çocuğun yirmi yıl sonra, veya kardeşleri olursa çok daha önce, aynı dondurma olayını tekrarlayacağından kuşku duyulmamalıdır. Ancak bu kez dondurmayı elinde tutan kişi kendisi, içinde taşıyıp hep kurtulmak istediği ve artık kendinden ayırıp dışına çıkarma imkanı bulduğu kıskançlıklar içindeki aciz varlık da karşısındaki çocuk olacaktır… daha küçük ve zayıf olanı aşağılamak kendini güçsüzlük duygularının egemen olmasına karşı korumanın en iyi yoludur……… Gerçekten güçlü bir insan çaresizliği yaşamış olan ve bazen çaresiz kalabileceğini bilen bir kişidir; dolayısıyla başkalarını aşağılayarak gücünü sergilemeye ihtiyacı yoktur.

Bazen yetişkin insan kıskançlık, çaresizlik, terkedilmişlik gibi duygularını ancak çocuk sahibi olunca ve çocuğunda yaşayabilir, çünkü kendi çocukluğunda bunları bilinçli olarak yaşamaya fırsat bulamamıştır.

…………….

Çocuğun kendini küçük düşmüş hissetmesine yol açan içgüdüsünü doyurmaktan yoksun kalması değildir, kendisinin “bir kişi olarak” aşağılanmış olmasıdır. Ve bu acısı ana/babanın –bilincinde olmadan- geçmişteki aşağılanmanın intikamını ondan “onun büyüğü olduğunu sergileyerek” almasıyla daha da artar. Aslında ana/baba çocuğun meraklı gözlerinde kendi küçük düşürülmelerle dolu geçmişi ile karşı karşıya gelmekte ve kendini artık sahip olduğu gücüyle bu geçmişe karşı savunmak zorunda kalmaktadır.. Ana/babamızdan çok erken yaşlarda öğrenerek devraldığımız davranış kalıplarından ne kadar istesek de vazgeçemeyiz. Fakat kendimize bu belli davranışlardan neler çektiğimizi tümüyle hissetmek ve algılamak için izin verdiğimiz anda bunlardan özgür olur, bizi içimizden etkileyerek yaşamımızı belirlemelerinden kurtuluruz.
………..

Buna ek olarak bir çok toplumda küçük kız çocukları ayrıca kız olduklarından dolayı da aşağılanır. Ve bu kızlar ileride anne olup yeni doğan bebek ve meme çocuğu üzerinde hakimiyet sahibi olunca uğradıkları aşağılamaları en erken yaştaki çocuklarına devrederler. Bu koşullarda yetişen erkek (bütün insanlar gibi gerçekten sevilmiş olduğu düşüncesine sarıldığı için) kendi annesini yüceltir ve aşağılanmanın intikamını annesinden almak yerine başka kadınlardan almaya yönelip her fırsatta diğer kadınları aşağılar.. Sonuçta, erkekler tarafından aşağılanan bütün bu kadınlar üzerindeki baskıdan bir ölçüde kurtulmak için kendilerine açık olan tek yola başvurmak zorunda kalırlar; ve onlar da bu yükü yine kendi çocuklarına aktarırlar.. Bütün bunlar örtülü olarak, gizliden gizliye ve cezasız kalacak bir biçimde olup biter. Küçük çocuk kendine yapılanları anlatma imkanından yoksundur. Belki ancak daha sonra, ileride ortaya çıkabilen sapık davranışlarda veya nevrozlarda –anneyi açıkça suçlamayan bir biçimde- yaşadıklarını ve tepkilerini semboller yolu ile örtülü olarak ifade edebilir.

Aşağılama zayıfların silahıdır.
….
Yetişkin çocuğunun ruhunu kendi malı gibi kullanır; nasıl kullanacağı da tümüyle onun insafına bırakılmaktadır. Totaliter rejimlerle yönetilen ülkelerin halkı da aynı durumdadır, fakat bu insanlar bile meme çocuğunun haklarını hiçe sayan bir ana/babaya teslim olduğu ölçüde, bu çocuklar kadar teslim olmuş ve çaresiz değillerdir.. Küçük çocuğun katlandığı acılar konusunda bir duyarlılık kazanmadığımız sürece yetişkinin gücünü bu şekilde kullanıyor olması kimsenin gözüne batmayacak, ciddiye alınmayacak ve önemi de geniş ölçüde küçümsenecektir. Çünkü söz konusu olanlar “sadece çocuktur”. Fakat bilmeliyiz ki yirmi yıl sonra bu çocuklar bütün bunların acısını kendi çocuklarından çıkaran yetişkin birer insan olacaklardır.

Yetenekli çocuğun dramı/Alice Miller
syf. 88-92



18 Ağustos 2007 Cumartesi

Kutup Ekspresi - Chris Van Allsburg / Kapital Kitapları


Bugün aldım bu kitabı. Daha evvel de görmüş ama etiketindeki 17.50 ytl rakamı kitabı almamı erteletmişti. İndirime girdiğini üstelik 4.50 liraya indiğini görünce gözlerim ışıldayarak, kendimi çok şanslı hissederek ve büyük bir memnuniyetle aldım. :)

Noel babanın kızağındaki çıngırakların sesini dinlemek üzere, çıt çıkarmadan yatağında yatan çocuk, çıngarığın sesi yerine bir tren sesi duyar, pencereden bakar, merakla aşağı inip trene biner. İçeride onun gibi pijamalarıyla oturan bir çok çocuk vardır, hepsi de kuzey ekspresinin onları götürdüğü, noel babanın oyuncaklarının yapıldığı kuzeye gidiyorlardır. En sevdiği kızak çıngırağını noel baba ona verir, o kaybeder, çok üzülür, ancak noel günü onu güzel bir sürpriz bekler.

Resimleri çizen de hikayeyi yazan da Chris Van Allsburg. Yazar bu kitabıyla bir çok ödüle layık görülmüş. Aynı zamanda Kutup Ekspresi filmleştirilmiş.

Büyük boy, kuşe kağıt. Kapital kitaplarının sitesinde indirimli fiyatı 14 lira.

17 Ağustos 2007 Cuma

Kağıt Kuş - Arcadio Lobato, Emilio Urberuaga / Milliyet Yayınları


En sevdiğim öykü kitaplarından biri. Kitapçıya gittiğimde, tesadüfen, eski kitapları koydukları (attıkları mı demeliydim) bikaç kutuyu eşelerken buldum bu kitabı. Belki hala bazı kitapçılarda bulunabilir, bulursanız almanızı da tavsiye ederim.

Bir ressam kızının doğumgünü için ona bir "kuş" resmi çizer. Ve çizerken "ona öyle güzel bir kuş resmi çizeceğim ki, tıpkı gerçek gibi duracak" der. Bunu duyan kağıt kuş, ressam odadan çıktıktan sonra uçma serüvenine başlar. Ona kargalar, serçeler, baykuş, kırlangıçlar.. yardım eder ama aşağı doğru (düşerek) uçar yukarı doğru uçmayı bir türlü beceremez, çok üzülür. Uçmayı, sanat eseri olmaya tercih eder, ancak hüsrana uğrar tam da bu sırada bir sürpriz olur, ressam kağıt kuşu bir uçurtma haline getirir..

3 liraya almıştım sanırım. Galiba eskiden daha güzel hikaye kitapları vardı. Şimdiyse daha çok yaratılan figürler üzerine hem oyuncaklar yapılıyor, hem cd'ler, hem de kitaplar. Seçim şansımızın kalmayışı, kalitenin düşmesi ve yüksek fiyatlar hepsinden şikayetçiyim :)

16 Temmuz 2007 Pazartesi

Küçük Kutup Ayısı - Hans de Beer / Beyaz Balina Yayınları


Hans de Beer'in "Küçük Kutup Ayısı" serisi yedi kitaptan oluşuyor. Ben, bizde olan üç kitabından bahsedeceğim. Her kitapta arkadaşlığı, yardımlaşmayı anlatan yazar aynı zamanda kitabın resimlerini de çizmiş. Kesinlikle çok güzel resimler ve hikayeler. Hala piyasadayken alınmasında fayda var.

Küçük Kutup Ayısı, Beni Eve Götür!'de, babasının ona 'dünyada okyanustan daha güzel birşey yoktur' diye anlattığı kaplan Sasha'nın, kaybolmasını, küçük kutup ayısı Lars'ın ona yardım etmesini, eve dönüş yolculuğundaki serüvenini ve arkadaşlıklarını anlatıyor.

Küçük Kutup Ayısı ve Köpek Yavrusu'nda yine Lars, kaybolmuş bir köpek yavrusuna yardım ediyor. Yolda avcılarla kaşılaşılınıyor. Köpekler önce Lars'a hırlıyor sonra yavru köpeği kurtardığı için ona minnetlerini sunuyorlar. Ve köpek yavrusu Floe Lars'dan ayrılırken onu hatırlaması için tasmasını hediye ediyor. Buzlarla kaplı kuzey kutbunda geçen sıcacık bir hikaye..

Küçük Kutup Ayısı ile Cesur Küçük Tavşan'da ise, korkak, ürkek bir tavşanın zor durumda kalan Lars'a yardımı anlatılıyor. Kutup merkezinin çöplüğünde her zaman çok güzel yiyecekler bulan Lars, tavşan Hugo'yu oraya yemeğe davet ediyor, korkan tavşan önce itiraz ediyor, sonra kabul ediyor. Lars merakına yenilip kutup merkezine girince başı biraz derde giriyor ve Hugo onun oradan kurtulmasına cesurca yardım ediyor.

Kitabın üzerinde "4 yaş ve üzeri" yazıyor ancak biz 2,5 yaştan itibaren okuyoruz. Büyük boy, kuşe kağıt. 3-4 lira civarı.

Erken Çocukluk Kitapları / Tubitak Yayınları



Tubitak'ın çıkardığı tüm kitaplar (hem yetişkinlere hem çocuklara) uygun fiyatlı ve uzun araştırmalar sonucu oluşturulmuş. "Erken Çocukluk Kitaplığı" serisinden her yeni bir kitapla karşılaştığımda ya da biz de olmayanıyla düşünmeden alıyorum. Kitapları hikayeler uydururak anlatıyoruz. Bizde olanlardan "büyüklükler", "zaman", "1001 hayvanı bulun", "ölçmeye başlamak", "karşıtlıklar", renkler", "saymaya başlamak".. kitaplarını önerebilirim.

0-8 yaş arası seride, kitaplar büyük boy ve ortalama 3 lira civarı..

15 Temmuz 2007 Pazar

Pisi Kedi - Lara Jones / İş Bankası Yayınları..


Pisi Kedi'nin Çiftliği İş Bankası Yayınlarından çıkan "pisi kedi" serisinden bir kitap. Çocukların kitapla tanışmasını sağlayacak, güzel çizimler ve renklerle dolu. İçinde ufak pencerelerden bir sonraki sayfadaki hayvan sorugulanıyor ve pencerede o hayvan gözüküp çocuktan onu bulması isteniyor. 0-2 yaş çocukları için uygun bir kitap. Yalnız fiyatı epey yüksek. Ben 15 liraya almıştım, net üzerinden 13'e satıldığını gördüm ki bu da yüksek.

Pisi Kedi'nin Mutlu Günü de yine "ilk kitaplarım" kategorisine eklenebilecek kitaplardan. Büyük boy, kalın kağıda resmedilmiş. Her sayfada pisi kedi farklı birşey yapıyor. Birinde saklambaç oynarken, diğerinde annesiyle mutfakta kek pişiriyor, bir diğerinde yine annesiyle alışverişe çıkıyor. Gizlenmiş nesneleri ya da arkadaşlarını çocukların kitaba dokunarak bulması eğlenceli ve kitabı sevdirici öğeler. Bunun fiyatı da 17 lira civarı. İş Bankası yayınlarının güzel kitapları var fakat fiyatları üzerinde bir kez daha düşünseler hiç fena olmayacak :)

Bu serinin diğer kitapları(tık)

12 Temmuz 2007 Perşembe

Pırıltılı Kitaplar / Remzi Kitabevi

Pırıltılı Kitaplar dört kitaptan oluşuyor. Karton kağıda, bazı yerleri kabartma usulüyle içine janjanlı kağıt döşenmiş, kolay eskiyecek gibi değil, çocuk evirip çevirip defalarca bakabilir. İlgi çekici. Şiirsel bir dille, sayfalar dörtlükler halinde anlatılıyor.

mesela;

Denizde Bir Macera

Engin denizin gizemli derinliklerinde,

bir balıkçık yaşardı annesiyle birlikte.
Mercan'dı adı, duramazdı yerinde,
annesini beklerdi sıkılarak evinde.

Mercan annesinden habersiz evden ayrılıp gezintiye çıkıyor ve bir çok deniz canlısıyla karşılaşıyor. Bunlardan bazılarıyla dost oluyor, bazılarından korkuyor.





Ormanda Bir Parti
Sevimli fil Tombik bir ormanda yaşardı,
ama hep yalnızdı ve buna pek şaşardı.
Sevimliydi ama biraz da çekingendi doğrusu,
bu yüzden yoktu ne arkadaşı ne de dostu.

Yavru fil tombik, çekingen olduğu için hiç arkadaş edinemiyor. Bu duruma üzülen filin annesi, maymunla bir plan yapıp yavru fil için sürpriz bir parti hazırlıyor. Yavru fil önce çekiniyor ve partiye katılmak istemiyor ama annesi ısrar edince kabul ediyor. Çok güzel arkadaşlar kazanıyor, çok eğleniyor. Parti için hazırlanmış masadaki kekler, pastalar.. çocukların iştahını kabartabilir, kitabı okuduktan sonra tedarikli olmakta fayda var. :)

Benim kuzular bu iki kitabı da çok seviyor. Defalarca okutturuyorlar. Zaten seçimi de kendileri yapmışlardı. :) Her biri 7,5 lira.

11 Temmuz 2007 Çarşamba

Bambu İlk Sözlüğüm / Net Yayıncılık


Karton kağıda, stilize resimler ve canlı renklerle resmedilmiş nesne, hayvanlar, meyveler, banyo gereçleri, oyuncaklar vs yani çocuğun hayatında bir şekilde yeri olan objelerin olduğu kitap 150 sözcük ve resimden oluşuyor.

Uzunca bir müddet beraber sayfalarını çevirip, bu nedir, ne işe yarar diye anlattıktan sonra (henüz konuşmayı bilmiyorlarken bile) konuşmayı öğrendiklerinde kitabı çocuklar okumaya başlıyor. Bu yüzden anlatımlı hikaye kitapları gibi çocuğu teşfik edici bu tip resimli sözlükler de faydalı.

20 sayfalık kitabın ederi 15 lira.

10 Temmuz 2007 Salı

Kişisel Çocuk Kitapları / Pipa Pipa-Zat Yayın




Yıllar evvel bir arkadaşımın çocuğuna hediye olarak bu kitaplardan bir tane hazırlatmıştım. Genelde 4-10 yaş arası çocuklar için önerildiğinden bizim için hala erken ama yakın zamanda kendimiz için de yaptıracağım.

Bu masal kitaplarında, kahraman, çocuğunuz ya da seçtiğiniz çocuk oluyor. Hikaye içerisinde seçilen çocuğun arkadaşlarının ismi de geçiyor. Düşünüyorum da benim böyle bir kitabım olsaydı sanırım ömür boyu saklardım. Çok özel çünkü.

İnternetten sipariş veriliyor. Seçilen kitaba göre, çocuğun ismi, en yakın kız ya da erkek arkadaşlarının ismi, yaşadığı yer, yaşı vs. talep ediliyor ve kısa süre içerisinde gönderiliyor. Kaliteli materyal kullanılıyor (en azından ben aldığımda öyleydi). Fiyatı kargo dahil 16 lira, bence değer :)

2 Temmuz 2007 Pazartesi

Dahi Bebek Uygulama Gereçleri / Dika





Bu kitaplar da yine çocuğun kitapla tanışmasını sağlamak için iyi bir başlangıç. Büyük-küçük kavramlarını, ortadan ikiye ayrılmış spiralli kitapta eşleştirme yaparak buluyor çocuk. Resmi tamamlama'da da yine ikiye ayrılmış sayfalarda bir hayvanın ya da objenin diğer yarısını bulmaya çalışılıyor.

Bu hem eğitici hem de eğlenceli bir faaliyet. Karton kağıda, canlı renklerle resmedilmiş. Ben tanesini yaklaşık 15 liraya almıştım.

1 Temmuz 2007 Pazar

denememe




remzi kitabevinin sürprizli kitaplar serisinden bunlar. 1 yaşından sonra gösterilebilir çocuklara. piyasada bulmak zor olabilir ama nette resimlerini ararken bikaç yerde hala satıldığını gördüm.